Tematik Rehberler

BALKANLAR’DA GEÇMİŞİN İZLERİ

Balkanlar’da hem Roma İmparatorluğu’nun, hem Bizans’ın hem de Osmanlı’nın
izlerini sürebilirsiniz. Bosna Hersek’te Saraybosna ve Mostar; Hırvatistan’da Dubrovnik, Split ve Zagrep; Makedonya’da Üsküp, Ohrid ve Manastır; Karadağ’da Budva ve Kotor’a uzanan mini Balkan rehberimize, yola çıkmadan göz atın!

BOSNA HERSEK

1992’deki savaşla beraber büyük oranda tahrip olan ve kendini küllerinden yeniden yaratmaya çalışan Bosna Hersek, İslam ve Batı sanatını, kültürünü ve yaşam biçimini muhteşem biçimde harmanlamış ve her şeye rağmen bu ortak varoluşu reddetmemiş bir sentez. Burada kendinizi evde gibi hissedebilirsiniz zira Osmanlı’nın izleri mutfaktan mimariye her alana yayılmış ve her şey çok tanıdık görünüyor. Kahve fincanlarından bakır tepsilere, halı dükkânlarından müezzinlerin sesinin duyulduğu camilere, burada yoğun bir Osmanlı ve İslam kültürü hakim. Bir yandan da bir o kadar Batılı. İspanyol çinili çatılara sahip evler, Avrupa’nın Ortaçağ’dan kalan daracık sokakları, İstanbul’daki gibi çıkmaza değil birbiriyle düzgün şekilde kesişen noktalara açılıyor.

Kaçırmayın

  • Saraybosna’da, Çarın Camii ya da Hünkar Camii olarak da anılan Careva Džamija’nınyerinde bir zamanlar, 15. yüzyılın ikinci yarısında Isabeg Ishakovic tarafından yapılmış bir başka cami vardı. Bugünün camii, bir büyük ve üç küçük kubbeden oluşuyor. 1566 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle yaptırılan caminin minaresi sekizgen ve bölgenin en güzel İslami eserlerinden biri.
  • Gazi Hüsrev Bey Camii, Saraybosna’ya 16. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen cami, İslam sanatı ve mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Çoklu kubbe sistemine sahip cami, 17. ve 19. yüzyıllarda tahrip olup yeniden yapılmış. Son olarak 90’larda, savaş sırasında hasar gören camide restorasyon çalışmaları devam ediyor.
  • Saat Kulesi, 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu tarafından inşa ettirildi. Yüzyılın sonunda çıkan yangında zarar görse de restore edilip yeniden çalışır hale getirildi.
  • Neretva Nehri üzerindeki Mostar Köprüsü, Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 16. yüzyılın ikinci yarısında yapıldı. Kalıp taşlarla yapılan köprü hem Sırplar hem de Hırvatlar tarafından büyük hasara uğratıldı. 2000’lerde yeniden inşa edilen köprü bugün UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde.

HIRVATİSTAN: DUBROVNİK VE SPLİT

Son yıllarda Adriyatik’in incisi olarak anılan Dubrovnik kentiyle öne çıkan Hırvatistan, doğal güzellikleri kadar tarihi yapılarıyla da görülmeyi hak ediyor. Dubrovnik, arnavutkaldırımlı caddeleri, daracık sokaklarıyla gerçek bir müze-kent. Adriyatik Denizi’nin berrak, mavi suları da güzelliğini ikiye katlıyor. Modern yüzüyle de kendini gösteren Dubrovnik, şık butikleri ve lezzetli yemekler sunan lüks restoranlarıyla ziyaretçilerini memnun ediyor. Kırmızı çatılı evleriyle Dalmaçya kıyılarındaki Split ise apayrı bir güzellik ve keşfedilmeyi bekleyen birçok gizli köşe ve sürpriz barındırıyor.

Kaçırmayın

  • Dubrovnik Katedrali, Romanesk Barok mimari stilinde yapılmış göz alıcı bir bina. Önceden yerinde başka bir katedral vardı ancak 17. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen depremde katedralde taş üstünde taş kalmadı. Yeni katedral binası da aslında hiç yeni değil. İnşasına bundan 4 dört asır önce başlanan Dubrovnik Katedrali’nin dış cephesindeki heykelcikleri es geçmeyin.
  • Sakın üşenmeyin ve Dubrovnik’teyken Lokrum Adası’nı ziyaret edin. Bir Benedikt Manastırı’na ve çok eski bir kaleye ev sahipliği yapan bu güzel adaya, eski limandan kalkan feribotlarla kısa sürede ulaşabilirsiniz.
  • Split’ten yarım saatlik bir feribot yolculuğuyla ulaşabileceğiniz Brac Adası muhteşem bir güzelliğe sahip. Yöresel peynirlerin ve şarapların tadına varmak için bütün bir günü ayırın.
  • Deniz mahsullerini, hele ki denizden yeni çıkmış taptaze halleriyle seviyorsanız, Dubrovnik’teki Lokanda Peskarija’ya uğrayın.
  • Split’ten ayrılmadan önce Roma İmparatoru Diocletian’ın dördüncü yüzyıldan kalma sarayını mutlaka görün.
  • Adriyatik Denizi’nin sularında serinlemeden Dubrovnik’ten ayrılmayın. İster çakıl taşlı bir kumsala ve sakin sulara sahip Banje Plajı’na uğrayın, isterseniz gününüzü Sumratin Koyu’nda geçirin. Kent merkezinden iyice uzaklaşmak isteyenler ise Elafiti Adaları’na uzanabilir.

MAKEDONYA: ÜSKÜP, OHRİD VE MANASTIR

Üsküp, Ohrid ve Manastır, Osmanlı’nın izlerinin belirgin biçimde gözlemlenebildiği üç büyüleyici kent. Vardar Nehri’nin iki yakasına kurulmuş Üsküp’te, Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılan taş köprüden geçerek ulaşabileceğiniz eski kent meydanı zamanda yolculuk yapıyormuş hissi veriyor. Tarihi çarşısı, hamamları ve camileriyle burası size çok tanıdık gelecek. Ohrid ise gölüyle ve mimarisiyle ön plana çıkıyor. Bir zamanlar 365 kiliseye sahip olan kentte, bu sayede yılın her gününe bir kilise düşüyordu. Makedonca’da Bitola adıyla anılan Manastır da uzun süre Osmanlı yönetiminde ve etkisinde kaldı. Kentte bugün hâlâ Osmanlı zamanından kalma birçok yapıyla birlikte camiler de görmek mümkün.

Kaçırmayın

  • Üsküp Kalesi 6. yüzyılda Bizans İmparatorluğu zamanında inşa edildi. 1963’te meydana gelen depremde zarar gören kale daha sonra restore edildi.
  • Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılan Taş Köprü, Üsküp’ün en güzel noktalarından. Hem kentin iki yakasını hem de geçmişi ve geleceğini bir araya getiren köprü, Makedonya Meydanı’nı da kentin eski pazar yerine bağlıyor.
  • Üsküp’ün eski kent merkezi Balkanlar’ın en güzel ve en hareketli pazarlarından biri. Vardar Nehri’nin doğu kıyısına konuşlanmış pazar, doğu ve batı kültürlerini başarılı şekilde sentezliyor. Burada camiler, saat kulesi, bedesten, hamamlar ve kiliselerle birlikte irili ufaklı birçok dükkân da bulunuyor.
  • Manastır’da sadece yayalara ayrılmış Şirok Sokağı’nda yürüyün.

KARADAĞ: BUDVA VE KOTOR

Son zamanlarda seyyahların destinasyonları arasında yerini almaya başlayan Karadağ, bembeyaz kumlu plajları, zaman kapsülünden çıkmış gibi duran Ortaçağ kentleriyle zamanında Sophia Loren ve Richard Burton gibi ünlülerin sığınağıydı. Osmanlı İmparatorluğu topraklarına 16. yüzyılın ikinci yarısında, Venediklilerden alınarak katılan sahil kenti Budva ve fiyord özellikleri taşıyan Kotor Koyu’yla Karadağ, aynı zamanda lezzetli üzümleri olan bir şarap bölgesi. Adriyatik’in St. Tropez’si olarak anılmaya başlanan Karadağ’a siz de seyahat listenizde yer verin.

Kaçırmayın

  • Lord Byron’ın “karanın ve denizin en güzel buluşması” olarak adlandırdığı, kırmızı kiremitli çatılara sahip evleriyle şirin sahil kenti Budva’da deniz, güneş ve eğlence üçlüsüne kendinizi bırakın.
  • Bir fiyorda benzetilen, ancak aslında sular altında kalmış bir kanyon olan Kotor’un sahilleri ve eski kent merkezinde en az iki gün geçirin.
Talep Formu
Bizi Arayın