Seyahat Rehberi

Amsterdam’ın Altını Üstüne Getirme Rehberi!

Amsterdam bir ada olsaydı eğlence ve özgürlükler adası olurdu. Üçgen çatılar, renkli evler sanki geometri dersi veriyor. Sokaklarında kültür, sanat ve ikna edici lezzetler var. Pasta ve unlu mamüller her Avrupa başkentinde olduğu gibi Amsterdam’da da ressamın elinden çıkmışcasına vitrinde sergileniyor. Her köşe başında her milletten insanı görebileceğiniz meşhur kanallarının üzerindeki küçük köprülerden pedala bastığında nabzı atan flemenlerin dünyasına hoş geldiniz. Anne Frank’ın çocuk ruhu hala şehirde yaşıyor. Festivalleri, yazı, kışı, gecesi gündüzüyle işte Amsterdam gezi rehberi…

Bana sorarsanız Amsterdam’da 3 gün geçirmek ortalama bir gezgin için yeterli bir süre. Ancak her müzeyi göreyim her sokağın detayına varayım gibi niyetleriniz varsa tabii geceleme süreniz artabilir.

Amsterdam

Şunu hemen söylemeliyim bir defalık bir şehir değil, her seferinde aynı şeyleri yapmak için bir daha bir daha gidebileceğiniz bir yer Amsterdam. Gezinizin başlama yeri ise Kraliyet Sarayı ve pek çok tarihi yapının bulunduğu Dam Meydanı olmalı. Madame Tussauds müzesi de Dam Meydanı’nda! Bit pazarı Waterlooplein ziyareti ve olmazsa olmazlaran biri olan Heineken müzesindeki tura katılmak da listenizde yer almalı. Bu sizin için gayet arpa kokulu bir deneyim olacaktır. Bisiklete binmek veya tekne ile şehri keşfetmek seçenekler arasında olabilir.  Küçük teknelerle kanalların arasında gezmek epey zevkli. Ya bir tekne turu yapabilirsiniz veya bir tekne kiralayabilirsiniz. Ama benim tercihim her zaman bisiklet…

Amsterdam’da bisiklet keyfi

Hollanda’nın büyük bir bölümü deniz seviyesinin altında ve çok uzak olmayan bir tarih için sular altında kalma ihtimali epey yüksek. Hatta bunun için çocuk yaştan itibaren ciddi şekilde yüzme eğitimi veriyorlar. Bisiklet ise ritüellerden sadece biri. İsteyen şehri bisiklet kiralayarak da gezebilir. Neticede dümdüz bir şehir Amsterdam ve bisiket için en ideal şehirlerden biri. Burada neredeyse genç, yaşlı herkes bisiklete biniyor. Resmi makamlara bile bisikletiyle gelen bir memur veya siyasetçiyi görebilirsiniz. Bisiklet yolları ise on numara beş yıldız. O yüzden bisiklete binebilirsiniz. Günlük kirası 10-25 Euro civarında.

King’s Day zamanı gitmek…

Bahar havasında insan seli, canlı bir Amsterdam keyfi yaşamak istiyorsanız 26-27 Nisan’a denk gelen King’s Day zamanı gelebilirsiniz. Eski adı Queen’s Day olan bu milli bayram dönemi festival coşkusunu yaşayabilirsiniz; barlar, cafe ve pub’lar çok kalabalık. Sokak eğlenceleri, partiler, kanal gezileri ve onlarca etkinlik yapılıyor. Çok önceden planlamanızda fayda var. Biletlerinizi gitmeden almaya bakın derim. Futbol maçlarında tiribünde görmeye alıştığımız portakalları bu defa sokaklarda kendilerine has turuncu şapka ve kıyafetlerle görebilirsiniz. King’s Day bir milli bayram olsa da aslında tüm şehir şenlikli bir kutlamaya büründüğü için Amsterdam’ı büyük bir festival alanı olarak düşünebilirsiniz.

Yürüyüş kenti…

Ne zaman büyük bir park görsem aklıma nedense hep Edip Cansever’in “Umutsuzlar Parkı” şiiri gelir. Parkaların insana huzur veren tarafları yok değil mi? Amsterdam’ın ucu bucağı olmayan şehir parkı Vondelpark genci-yaşlısı her kesimden insanın buluşma adresi. Yeşile doymak isteyenlerin mekanı olan  Vondelpark’ta yere yatırılmış bisikletler, çiçekler, küçük göletler görebilirsiniz. Doğanın kucağında bu güzel parkta vakit geçirebilir, yürüyüş yapabilirsiniz. Zaten Amsterdam tam bir yürüyüş kenti. Her yer yakın. Cep telefonunuzun adım sayarı rekor kırabilir. 

Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından…

Şu lale mevzusu ne zaman açılsa bir Hollanda ve Osmanlı diplomasi münasebetini dillendirmeden edemiyor insan kendini. Bizden Hollanda’ya giden lale soğanının kerameti bilinmez ama bugün ülkenin dünyanın en büyük lale ve çiçek üreticisi konumunda olduğunu söylemeliyiz. Bloemenmarkt Çiçek pazarı Amsterdam’ın dünyaca ünlü çiçek marketi olarak gösteriliyor. Yine Flower Market’te hediyelik arayanların uğrak noktaları arasında.

Amsterdam
Amsterdam

“I amsterdam…”

Gezginlerin Amsterdam’da yapılacaklar listesinde “I amstardam” yazısı önünde poz vermek de var. Ancak 2018 yılında Rijksmuseum’un önündeki bu yazı vinçler getirilerek kaldırıldı. Bazı siyasetçiler bunun çoğulcu Amsterdam vurgusunu zedelediğini ve kenti bireysel gösterdiği kanısında. Ancak buradaki kadar olmasa da Schipol Havalimanı’nda da bir tane olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu arada Hollanda’nın ressamlarının da meşhur olduğunu söylemeliyim. 17. Yüzyılda yaşayan Rembrandt’ın evi de şehrin merkezinde. Vincent Van Gogh’u tanımayan yoktur. Modernize edilen Van Gogh müzesinde 200’ün üzerinde tablo görebilirsiniz. İnci Küpeli Kız dersem filmi dahil her şey sizi Johannes Vermeer’e götürür.

Red Light District

Hollanda’nın bir pazarlama tekniği ve yasal yolla kontrol altına alma biçimi olarak da görebileceğiniz cinsellik ve uyuşturucuya bakış açısı Amsterdam’da vucüd bulmuş durumda. Bunun en popüler göstergesi de tabii meşhur Red Light District- yani meşhur kırmızı fenerli sokak. Aslında burası birkaç sokağı içine alan geniş bir bölge. Seks tiyatroları, striptiz gösteriler, aksesuar dükkanları ve camekanlar içindeki seks işçilerini görebilirsiniz. Red Light District civarında keyif almak isteyenler için coffeshop’lar ve barlar da mevcut. 

Yeme & İçme

Amsterdam yeme-içme

Hollanda’da öyle şaşırtıcı yöresel lezzeltler yok ama bu kısmı biraz tartışılır. Çünkü kime ve neye göre yok? Mesela dünyaca ünlü peynirleri aslında benim damak tadıma çok uymuyor. Yine de güzel bir gastronomi deneyimi olduğunu söylemeliyim. Meraklısı için de Amsterdam Peynir Müzesi olduğunu söylemeliyim. Burada ücretsiz tadım da yapabilirsiniz. Ancak Amsterdam’da dünya mutfağından pek çok örnek bulabilir, şık, etkileyici ambiyansı olan restoranlarda her bütçeye göre bir şeyler yiyebilirsiniz.

Diğer yazılara göz at.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir