Tarihin izlerini sürmek için büyük bir miras Afyon Kalesi. Bir şehre yakından bakmak ve onu tanımak istediğinizde kendinizi bulacağınız ilk yerin kayalar üzerinde yükselen bir kale olması tesadüf olabilir mi? Tarihte, korunma, gözlem ve savunma amacıyla inşa edilen, günümüzde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan kaleler, ziyaretçilerine kimi zaman bir efsaneyi fısıldıyor, kimi zaman da şairlerin dizelerine ilham kaynağı oluyor. Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemlerine şahitlik eden, Selçuklular Dönemi’nde ise büyük öneme kavuşan Afyonkarahisar da volkanik kayaların üzerinde, tam 3359 yıldır işte böyle bir kaleyi taşıyor. Arif Nihat Asya’nın dizelerinde, “Gökyüzünde bir balkon” olarak betimlediği Afyonkarahisar Kalesi, coğrafi özellikleri, tarihi ve hikayesiyle Ege’nin İç Anadolu’yla komşuluk eden topraklarını ziyaret etme isteği uyandırıyor.
Afyonkarahisar, Türkiye’nin en zengin tarihî dokusuna sahip şehirlerinden biridir ve bu tarihin kalbinde, şehrin üzerinde yükselen görkemli Afyon Kalesi bulunmaktadır. Bu kale, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihine tanıklık etmiş, medeniyetlerin geçiş noktasında stratejik bir öneme sahip olmuştur. Afyon Kalesi, sadece bir savunma yapısı olmanın ötesinde, şehrin simgesi haline gelmiş ve ziyaretçilerine tarih boyunca bir yolculuk vaat etmektedir.
Yüksek tepenin şehri Afyon Kalesi’nin tarihi
Selçuklular Dönemi’nde Karahisar Kalesi olarak bilinen Afyon Kalesi, 1573 yılında Osmanlı padişahlarından 2.Selim’in Afyonkarahisar adını vereceği güne dek pek çok medeniyete şahitlik eder. M.Ö. 1340’lı yıllarda Hitit Kralı 2. Mürsil’in Arzava Krallığı’na düzenlediği bir sefer sırasında inşa edilen kalenin o dönemdeki ismi ise “Yüksektepe Şehri” anlamına gelen Hopanuva. Bölgeye ve kaleye sahip olan her uygarlık tarafından mimarisi ve ismi değiştirilen Afyonkarahisar Kalesi, bir sonraki dönüşümü Frigler zamanında yaşayacaktır. Tepenin eteklerine yerleşen Frig halkının “Akronio” adını verdiği kale, Lidyalılar, Persler, Helen, Bergama Krallığı, Romalılar ve Bizanslılar’ın egemenliğinde binlerce yıl ayakta kalır. Bizans İmparatorluğu buraya, “Akroenos”, yani Yüksek Kale diyecektir. Afyon Kalesi’nin kaderi de ismi gibi bir kez daha değiştiğinde, tarih sahnesinde bu kez İstanbul’u fethetmek üzere yola çıkan Emevi Halifeleri vardır. Anadolu’daki seferler sırasında Afyon Kalesi birkaç kez el değiştirir ve Alparslan’ın oğlu Melikşah tarafından Selçuklu topraklarına katılır. Kale, “Devletin Karahisarı” adını da bu dönemde alır. 1392 yılında Osmanlı topraklarına, ardından Osmanlı Türk Birliği’ne katılan Karahisar Kalesi, 1651 yılından bu yana bulunduğu şehirle aynı ismi taşıyor. Tarih boyunca sayısız kuşatmanın hedefi olan ve yüksekliği 226 metreye ulaşan volkanik kayalar üzerine kurulu Afyon Kalesi’ni fethetmenin zorluğu da böylece efsanelere konu olmaya devam ediyor.
Düldül’ün ayak izinden bugüne taşınan Afyon Kalesi efsanesi
Kalede İslam sanatı etkilerinin görülmesi, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın surları yaptırmasıyla başlıyor. Koyu renkli volkanik tepenin zirvesindeki Karahisar Kalesi, Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılan sekiz su sarnıcı, ambar ve kilerleri, cephanelikleri, değerli eşyaların muhafaza edildiği mahzenleri ile ziyaretçilerini adeta büyülüyor. Kalenin batı kapısında bulunan iki yazıt, size Alaeddin Keykubat ve Sultan 2. Selim’in yaptırdığı bu mimari eklemeleri anlatırken, kulağınıza bir de kalenin efsaneleri çalınıyor. Karahisar Kalesi’nin gölgesinde, gezinize bir mola verdiğinizde duyacağınız ilk ünlü efsane, Hz. Ali ve atı Düldül hakkında olacaktır.
Hikaye, Hz. Ali’nin dağdan dağa uçarak seferler yaptığı bir zamanda atının dizginlerini Afyonkarahisar’a çevirmesiyle başlıyor. Hıdırlık Dağı’ndan kaleye atladığı sırada ayağı sertçe yere değen Düldül’ün ayak izi kayanın üzerinde kalır. Hz. Ali’nin dört parmağının izi ise atı Düldül’ü bağlamak için bir yer bulamaması ve taşa vurarak burada bir bölme açmasıyla oluşur. Afyon Kalesi’ni ziyaret ettiğinizde efsaneye konu olan ve günümüzde hala korunan Düldül’ün ayak izini ve Hz. Ali’nin parmak izlerini görebilirsiniz. Diğer bir efsane de kuşatmanın ortasındaki acıklı bir aşk hikayesi hakkındadır. Rivayete göre Battal Gazi, kaleyi kuşatır, içeride bulunanlar ile dışarıdakilerin bağlantı kurmasını engellemek için tüm yolları kapatır. Ancak kuşatma haberi kale komutanı tarafından Bizans İmparatoru’na iletilmiştir. Kalenin burçlarından bakan komutanın kızı ise çimlerin üzerinde uyumakta olan Battal Gazi’yi görür ve ona aşık olur. Battal Gazi’yi içinde bulunduğu tehlikeden ve ona olan sevgisinden haberdar etmek isteyen kız, bir taş atar fakat Türklerin komutanını uyandıramaz.
Taş, Battal Gazi’nin kulağına gelmiştir ve komutanın 740 yılında olduğu tarihçiler tarafından kabul edilen ölümü gerçekleşmiştir. Bizans ordusu kalenin eteklerinde Türk ordusunu mağlup ederken, komutanın kızı da kendi yaşamına zehirli bir hançerle son verir. Battal Gazi’nin mezarı, bugün Afyon Kalesi’nin altında yer alan Ulu Camii’de bulunuyor. Kalenin Türk himayesine girişi hakkındaki bir efsane ise günümüzde Çavuşbaşı Mahallesi’nde görebileceğiniz Olucak suyunun kaynağı hakkında. Çavuş Dede efsanesi olarak anılan hikayeye göre, dönemin Bizans komutanı, kaleyi savunma konumuna alarak giriş ve çıkışları kapatır. Türk birliği askerleri kaleye giremez, susuz kalır. Çevredeki su arayışları sonuç vermeyince Çavuşbaşı, yanındaki birkaç askerle birlikte su aramaya çıkar. Kayalıklara ulaşan Çavuşbaşı, burada dua eder, kılıcını bir kayaya vurur. Açılan yarıktan akan şifalı sular, askerlerin susuzluğunu dindirir ve böylece ordu kaleyi alır. Olucak Çeşmesi’nden bugün de lezzetli ve şifalı olduğuna inanılan bir memba suyu akıyor. Çeşmenin yanında ise Çavuş Dede mezarı bulunuyor.
Afyon Kalesi’ne nasıl çıkılır?
Afyon gezinizde mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri olan Karahisar Kalesi’ne ulaşmak için ilk yapmanız gereken ziyaret, şehir merkezinde bulunan Afyon Ulu Camii’ye olacaktır. Caminin yanından zirveye uzanan patika yolu ve merdivenleri kullanarak kaleye çıkmanız mümkün. Afyon Kalesi basamak sayısı ile gözünüzü korkutabilir. Ancak tepeye ulaşıp şehrin panoramik manzarası arasında yükselen cami ve hamamları, kalenin görkemini, sarnıçları hatta Frigler döneminde inşa edilen ve Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış tapınak kalıntılarını gördüğünüzde, bu 625 basamağı çıkmak sizi mutlu edecektir. Yaklaşık 30 dakika süren tırmanış ve Karahisar Kalesi gezinizin ardından aşağı indiğinizde ise Afyon mutfağının gözde lezzetleriyle karşılaşabilirsiniz. Afyon mutfağında genellikle bakliyat kullanılarak hazırlanan yemekler, erişteler, çorbalar ve hamur işleri dikkat çekiyor. Menünün en besleyici lezzeti ise yeşil mercimek ve erişte ile yapılan Sakala Çarpan Çorbası. Afyon Kalesi maceranızı, yöreye özgü Kaymak Tatlısı, Çullama Köfte, Keşkek, Mercimekli Bükme ve Haşhaş Tatlısı ile tanışarak bitirebilir, kadim bir geçmişin izlerini taşıyan bu şehirde kendinizi gerçek bir tarih yolcusu gibi hissedebilirsiniz.
Afyon Kalesi ziyaret bilgileri
Afyon Kalesi, yılın hemen her günü ziyaretçilere açıktır. Kaleye çıkış, bazı kesimlerde oldukça meşakkatli olabilir; bu nedenle iyi bir fiziksel kondisyona sahip olmak ve rahat ayakkabılar giymek önerilir. Zirveye ulaşıldığında, Afyonkarahisar’ın büyüleyici manzarası tüm yorgunluğu unutturacak güzelliktedir.
Kale ziyareti sırasında, Afyonkarahisar’ın ünlü termal sularından yararlanabilir, şehrin tarihi ve kültürel mirasını daha yakından tanıma fırsatı bulabilirsiniz. Ayrıca, Afyon mutfağının lezzetli yemeklerini tatmak ve yöresel ürünler satın almak için şehir merkezini ziyaret etmek de mümkündür.